1 Nisan 2014 Salı



MUHTEŞEM İKİLİ: SANAT VE YEMEK


 Sizi bilmem ama ben sanatın, her alanın içine girmesinden yanayım. Yemekte, aşkta, doğada hatta futbolda bile sanat olmalıdır. Zaten vardır değil mi bu saydıklarımın hepsinde. Sanat girince bir olgunun içine güzelleşir, renk gelir daha bir sevilesi olur her şey. Hayatımda çok büyük yer tutan iki olgudur 'yemek ve sanat'. İnsanoğlu yemek yemeyi karın doyurma amacının çok daha ötesine taşımış ve yemeğe estetik bir açı sanatsal bir değer kazandırmıştır. E hal böyle olunca yemek sanatın her alanında yavaş yavaş kendini göstermeye başlamıştır. Bakın mesela Leonardo Da Vinci'nin Son Akşam Yemeği tablosu.


Bu tabloda Leonardo Da Vinci İsa'nın son akşam yemeğini resmetmiştir. Bu yemekte İsa çarmıha gerilmeden önce öğrencilere "Bu, benim vücudumdur." diyerek ekmek dağıtır. Sonrasında ise bir kase içerisinde şarap dağıtarak "Bu da, benim kanımdır." der. İşte o zamandan hatta daha da öncesinden başlayarak yemek ve sanat mükemmel bir ikili olurlar. Sadece resimle kalmaz yemeğin sanatla buluşması şiirle, fotoğrafla, romanla aklımıza gelen sanat türlerinin hepsinde kendine bir yer edinir yemek. Şiir demişken eğer sizde benim gibi şiir seven biriyseniz yemeğin, sofraların, otların şiirlerde geçtiğini bilirsiniz. Mesela en sevdiğim şair olan Orhan Veli Kanık'ın Ben Orhan Veli şiirinde kendini tanıtırken ıspanağı çok sevdiğini puf böreğine ise bayıldığını söyler. :) Ben ezbere biliyorum bu şiiri ama merak edenler için hemen aşağıya bırakıyorum herkes bir parça şiir alabilir kendine :)


Orhan Veli Kanık
Ben Orhan Veli
"Yazık oldu Süleyman Efendiye"
Mısra-i meşhurunun mübdii..
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela adamım, yani
Sirk hayvanı falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Bir evde otururum,
Bir işte çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır usağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Oktay Rıfat'la Melih Cevdet'tir
En yakın arkadaşlarım.
Bir de sevgilim vardır pek muteber;
İsmini söyleyemem
Edebiyat tarihçisi bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Meşgul olmadığım ehemmiyetsiz
Sadece üdeba arasındadır.
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya?
Onlar da bunlara benzer.
Şiiri okuyup da benim gibi merak eden varsa 'acaba sevgilisi kimdi' diye bir ay falan önce Orhan Veli Kanık'ın o gizli sevgilisiyle mektuplarının bulunduğu kitap basıldı ve ben bir çırpıda okudum. Kitabın adı 'Yalnız Seni Arıyorum.' Ha bu arada sevgilisinin adı da Nahit Fıratlı. Yine şiirden devam etmek istiyorum İstanbul'a ilk geldiğim yıl hemen araştırmaya başladım 'en iyi kahvaltı yapılacak yerler neresidir?' diye. Kadıköy'de ufacık bir mekan buldum. Menüsünü elime alınca Cemal Süreya'nın dizeleriyle karşılaştım. Ve inanılmaz mutlu oldum. Cemal Süreya kahvaltının diğer öğünlerden daha üstün olduğunu daha güzel olduğunu düşünüyor tıpkı benim gibi. İnsanı ayrı mutlu ediyor sanki... İşte o şiir.



KAHVALTI

Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı

                                                                          Cemal Süreya


Şiirlere biraz ara verelim ve edebiyatın bir diğer türü olan romana geçelim. Yemek romanlarda da oldukça fazla geçmektedir. En son okuduğum Buket Uzuner'in Yolda kitabında mesela Buket Uzuner yaptığı yedi farklı yolculuğu bu yolculukta tanıdığı yedi farklı insanla yaşadığı olayları anlatıyor buraya kadar her şey normal ama yazar şöyle bir farklılık katıyor kitaba; mesela Hiroşima'ya gidiyor orada tanıştığı kişinin hikayesini yazıyor ve o yöreye ait bir yemeği hikayenin sonuna ekliyor. Bu hikayenin yemeği Japon Çöp Şişi: Kushi Age. Diğer örnekler ise şu şekilde: Hawaii Usulü Bademli Mahimahi Balığı, Sebzeli Tajin Kebabı ve Kuskus, İspanyol Paella Pilavı, Alman Sosisli Jambonlu Patates Çorbası ( Kartoffelsuppe), Fin usulü Pancake ( Suomalainen Pannukakku)...
Ya da eğer okuduysanız Buket Uzuner Kumral Ada Mavi Tuna kitabında Baylan Pastanesinin Kup Griyesine de değinir ve överek anlatır. Romanın yakın akrabası olan deneme de ise Türk Edebiyatında deneme ustası Selin İleri çıkar karşımıza Selim İleri 'Rüyamdaki Sofralar' kitabında 42 tane denemeyle yemeği harmanlar. Bu denemeler okuduğunuzda damağınızda tat bırakan türdendir. Bu deneme kitabında yazar çaydan  acıbadem kurabiyesine, ada yemeklerinden kandil simidine, anneannesinin vişneli ekmeğinden yaz içkilerine kadar her şeye değinir. Üstelik bir kültür deposudur okunan her denemede farklı yazarların öykülerine onların düşüncelerine yer verir. Konudan konuya atlamış gibi olacağım ama şu bilgi de dikkatimi çekti işkembe çorbacılarında çokça rastlanan "Kana kuvvet, göze fer, batna ciladır çorba." sözü  Ahmet Rasim' e aittir. Bu sözde geçen 'batna' sözünü araştırdım bilmediğim için. Batın kelimesi mide, karın boşluğu anlamına geliyor. Batna da ses düşmesine uğrayıp bu hale gelmiş olabilir yani mideyi rahatlatan anlamında kullanılmış olabilir. Şiire, romana, denemeye değinmişken filmlere değinmezsek olmaz. En sevdiğim animasyon filmlerinden biri Ratatouille :))))






En sevdiğim film türü olan animasyonun ve yemek konusunun mükemmel uyumu, büyük küçük demeden herkesin izlemekten zevk duyacağı bir animasyon. Diğer fimlere bakacak olursak; Julia ve Julie, Çikolata, Charlie'nin Çikolata Fabrikası gibi örneklerle uzatmak mümkün. Sanatın olduğu her şey değer kazanır eğer hayatımıza da sanatı sanatın herhangi bir dalını dahil edebilirsek farklı pencereler açılacaktır önümüze. Bu kadar sanat her şeydir demişken Atamın sözleriyle veda etmek istiyorum.



Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.

                                                                     MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

1 yorum: